''Döktüğüm yaşları bağışlıyorum. Acıları ve aldatmaları bağışlıyorum. İhanetleri ve yalanları bağışlıyorum. İftiraları ve ahlâksızları bağışlıyorum. Nefreti ve zulmü bağışlıyorum.Yüreğimi yakan darbeleri bağışlıyorum. Yıkılan hayalleri bağışlıyorum.Ölen umutları bağışlıyorum. Sevgisizliği ve kıskançlığı bağışlıyorum.Umursamazlığı ve kötü zihniyeti bağışlıyorum.Haklılık uğruna haksızlık edenleri bağışlıyorum.Öfkeyi ve şiddeti bağışlıyorum. İhmalkârlığı ve unutkanlığı bağışlıyorum.Bütün kötülükleriyle dünyayı bağışlıyorum.''(alıntıdır.)

O kör öldü,boşver...



0 yorum

Çok büyük bir çoğunluk, yüzde yüz kendi gibi olmayı ve karşısındakini de olduğu gibi kabul etmeyi beceremediğinden ve belki de aklının ucundan bile geçirmediğinden; büyük, zor, meşakatli bir iştir kadın-erkek birlikteliği. İstisnasız herkes aynı şeyi isteyip, aynı iyi niyet ve umutla başlar olaya da niyeyse bir yerden sonra sarpa sarar her şey. Umutla, aşkla, heyecanla başlayan ilişki, bir süre sonra boğmaya, nemli hava gibi üzerine yapışmaya arkasından da basmaya başlar. Ya ne istediğini bilmiyorsundur hayatta ya da istediğini yanlış yerde arıyorsundur aslında. Dünya tarihi boyunca dökülen tüm kanların “özgürlük” için olduğunu ezberlersin yıllar boyu okul sıralarında da kendi özgürlüğünden “sözde! ” ödün verdiğini veya karşındakininkini zaptıraba almaya çalıştığını hiç kabullenmezsin. Beklemek, değiştirmek, sahiplenmek üzerine olduğundan bütün çabaların, boşuna kürek çektiğini anlamaz ama bir gün yorulursun. Umut yorgunluğa, aşk debelenmeye, heyecan tahammülsüzlüğe dönüşür, şaşırırsın. Büyük laflar hep yardımcın olur, adına aşk der, saçma bir inatla, yapışır kalırsın enkaza dönüşmüş haline.
Ama akacak kan damarda durmaz, aşk/ilişki dediğin de zorla olmaz! Su gibi akmıyorsa tıkanır bir noktada, en çok da sabrınla hayalkırıklıkların taşar, bitiriverirsin sonunda.
İlk hissettiğin rahatlama olur. Uzun uzun derin nefesler alıyor, omuzlarındaki ağırlıklarından kurtulduğunu hissediyorsundur. Sudan çıkmış balığa dönsen de ucundan, daha hafif, daha özgür, daha huzurlu olduğundan artık, çok sorgulamazsın. Yalnızlık sarhoşluğu da denebilir bence buna, bir süre öylece orada durmak isteyebilirsin. Yapacakların ve istediklerin netleşir, bir daha geriye dönmeyi aklının ucuna bile getirmezsin. Zaten geride bıraktığın da arızanın önde gideni, düşüncesizin teki, beklentilerinden millerce uzakta olduğundan; asıl “kaybedenin” o olduğunu düşünür, rahatlarsın.
Hafif, özgür, huzurlu ve yalnızsındır. Hayat da her şeye rağmen güzeldir. “Ya ben niye bu kadar çok çabalamışım, niye bu kadar zaman kaybetmişim, niye bu kadar inat etmişim” diye bilmiş bilmiş konuşup,  arada bir geridekine de verip veriştirmeyi atlamazsın. Ve bütün bunları, eski sevgili, yeni sevgilisi ile ortaya çıkana kadar inançla savunursun!
(Yazının bundan sonraki kısmı biz kadınlara sarıyor hanımlar, hem de ağırından, keyfiniz kaçacaksa yazıyı terk etmenin tam zamanıdır, uyarmadı demeyin!)
Ancak nereden çıktığı ve ne üdüğü belirsiz, sevimsiz yeni sevgili bozar büyüyü. Hafiflik boğaz düğümlenmesine, huzur meraka, özgürlük öfkeye bırakır yerini, bir yalnızlığın baki kalır yanına.
Kadın-erkek herkes merak eder, herkes bir kıllanıp, öfkelenir de erkeklerin çoğunluğu yakaladığı bir yerde herife kafa atma fantezisi ile kalırken nedense kadınlar bu durumun peşini kolay kolay bırakamaz!
Önce merak ele geçirir bedeni, maşallah her biri Tom Ponzi’nin torunlarıymış gibi, dedektifliğe başlar. Arkadaş desteği tam, ekip sağlamdır. Her şeyden habersiz yeni sevgili saçından tırnağına, ayakkabısından takıldığı arkadaşlarına kadar incelenip bir profil çıkarılır. Ve çıkan sonuç ne olursa olsun, yeni sevgili hiçbir zaman yeterince iyi, yeterince güzel, yeterince sempatik değil, direk sevimsizdir.  Şayet Allah’ın sevgili bir kulu ise eski sevgili ve bir taraf Sarah Jessica Parker, diğeri de Demet Akalın gibi bir durum çıkacak olursa, gece ile gündüz kadar farklı ve karşılaştırılacak, rekabet edilecek bir durum bile olmadığından, kapanır konu, merak yerini biteceği kesin bir kızgınlığa bırakır. Ama yeni, sevimsiz, itici “yeni sevgili” yeterince uzak, yeterince silik, yeterince renksiz değilse içteki ateş harlanır da harlanır. Olmadığı gibi hareket ettirmeye başlar adamı. Her şeyi görmek, her şeyi bilmek, tanımadığı insanların hayatlarına burun sokmak ister insan. En baba olay yeri inceleme memurlarından bile daha keskindir zekası, anında kurduğu bağlantılarla kişilik analizleri, ruh hali tahlili yapar. Anında unutulur boğulmalar, hayal kırıklıkları, gerçekleşmeyecek beklentiler, eski sevgili birden kıymete biner ki görme gitsin. Kısacası kör ölür anından badem gözlü olur ve bir zamanlar o gözlerin ona nasıl baktığıdır akılda kalan.
Niye ise tamamen kaybettiğine inandığında anlar değerleri insanlar, o zaman dört el ile sarılırlar olaya. Niye ise en çok rekabet fişekler insanları, hep kendilerini bir başkası ile karşılaştırırlar. Niye ise bir tek geri dönüşün olmadığını farkettiklerinde zihinleri açılıp, gerçekten istediklerinden emin olurlar. Niye ise kimsenin kendisinin yerini alabileceğini, kendisinin de bir zamanlar yeni sevgili olduğunu ve birgün yeniden olacağını düşünmezler. Adına aşk, adına özlem, adına akıllanma derler ama bunun egolarının onlara oynadığı basit bir oyun olduğunu bilmezler. Kendilerini bir yenilgiye uğramış, bir oyunda kaybetmiş gibi hissettiklerini ve bunun da çok doğal bir his olduğunu kabullenmezler, çocuk gibi tutturup yeniden elinden alınan oyuncağını isterler.
Ama denenmişin denemesi olur mu? İçinde gerçekten aşk, gerçekten özgürlük, gerçekten huzur olsaydı o ilişkinin , adı “eski” olur muydu ? 1940′lardan kalma kol saatinin, çeyiz sandığının, deri koltuğun eskisi makbuldur, sevgilinin değil. İnsanın eskisi arkadaşsa, dostsa işe yarar, mutluluk verir adama sevgilinin değil.
Onun için sarmamak, kafayı takmamak lazım yeni, sevimsiz sevgililere. O kör öldü, boşver şekerim, takılma sen adamın badem gözlerinin kime nasıl baktığına. Sana ne adamın nasıl göründüğünden? Herkesin aklı da kalbine kendine yeter, boşver sen üzme tatlı canını. Sen önüne, kendine, yeniden aşkla, umutla, heyecanla yeni sevgili olmaya odaklan. Gerçekten anladıysan da kaybettiğin değeri, yeniden yapma aynı hataları, bulduğunda öğren zamanında kıymet bilmeyi.
Ilişki oyun, sevgili oyuncak, kimsenin de yeri doldurulamaz değildir, unutma…

Deniz Poyraz

0 yorum:

Yorum Gönder

newer post older post