''Döktüğüm yaşları bağışlıyorum. Acıları ve aldatmaları bağışlıyorum. İhanetleri ve yalanları bağışlıyorum. İftiraları ve ahlâksızları bağışlıyorum. Nefreti ve zulmü bağışlıyorum.Yüreğimi yakan darbeleri bağışlıyorum. Yıkılan hayalleri bağışlıyorum.Ölen umutları bağışlıyorum. Sevgisizliği ve kıskançlığı bağışlıyorum.Umursamazlığı ve kötü zihniyeti bağışlıyorum.Haklılık uğruna haksızlık edenleri bağışlıyorum.Öfkeyi ve şiddeti bağışlıyorum. İhmalkârlığı ve unutkanlığı bağışlıyorum.Bütün kötülükleriyle dünyayı bağışlıyorum.''(alıntıdır.)

Sus dilim...



0 yorum
''Sus dilim, kanatma dudağı daha fazla, yaralanma. Kayıplar töreninden geçiyoruz, 
alkışsız yürüyüşler ayağımızda. Şiir uzun yola çıktı, sevilen kırgın ve sessiz. 
Bitirdim diyor, bizde nelerin başladığını bilmeden. Sus dilim, herkes 
susarken konuşmak acıtıyor değerleri. 

İşte bir şarkı daha yanaştı gözyaşına. Bir gece daha yalnız ve uykusuz. Bir 
ayrılık daha kapıda, eli kolu dolu, güler yüzlü, duygusuz. Bir tek vedalar 
seviyor bizi, çok seviyor hem de, terk etmiyor. Onlarla yaşamaya alıştığımız 
için belki de. Bak işte, bir kadeh daha boşalıyor, devriliyor şişeler, anason 
kokulu ve zil zurna umutsuz. 

ah dilim! Ben sana seviyorum deme demiştim. 

Gidelim ne olur, kalmayı beceremiyoruz işte. Nedendir bu ısrar ve inat. Kalk 
gidelim, biz gitmeyi biliyoruz, çok güzel biliyoruz, en güzel biliyoruz. Yürü 
gidelim, kalınca dağlanıyoruz, üstümüze yapışıyor bize ait olmayan 
suskunluklar. Duyuyor musun dilim, davran gidelim. Kalmayı istesek de, tek 
taraflı istekler doyurmuyor yüreği. Hadi diyorum sana, gidelim. Topla ucunda 
biriken sevgileri, yalnızlığı, sarılmaları. Neyi bekliyorsun, herkes kal 
diyemeyecek kadar meşgul, acelesi var öpüşmelerin. Seven affeder, diyorsun, 
demek ki sevilmemişiz. Yürüsene dilim... 

of dilim! Nereye gideceğiz? 

Elde avuçta kalan sevgiyi şiirlere ayırdım. Hüznüm uyandırdı bu sabah, alnımdan 
öptü. Demli bir yalnızlıkla karşıladım günü. Telefonuma baktım, ne mesaj ne de 
cevapsız arama, süs eşyası olarak büfeye kaldırdım. Geceyi 
benimle geçiren bir şarkının dudaklarına asıldım, kanattım. İçimde incinmiş bir 
çocuk, boş gözlerle bakıyor etrafına. Hatasını kabullenen bir yürek daha kaç 
zaman yaşayabilir sessizlik içinde? ..Ve hatalar insanlara mahsusken, çocuklar 
neden cezalandırılır sadece sevgi bekleyen yüreklerin gözünde? ... 

aman dilim! Bir daha hiç konuşmasan diyorum. 

Şehir suskun ve mavi. Sokakların telaşı insanların yüzüne vurmuş. Ne çok insan 
var, ne çok yalnızlık, ne çok yetişmeme korkusu, ne çok acı...Hiçbir şeye 
inanmıyoruz artık. İnançları zedelenen ne çok insan var. En ufak bir hatada, 
silip atıyoruz değer verdiklerimizi. Paylaşılan onca zaman ve sevgi bile 
görünmez oluyor. Sevgi, artık tek başına birleştiremiyor ayrılan elleri. 
Şehir...suskun ve mavi. Her şeye rağmen sevgiden korkma diyor. Şehirler acımızı 
hisseder gibi kollamaya çalışıyor. 

ay dilim! Acıyor.''

0 yorum:

Yorum Gönder

newer post older post